2013-2014 öğretim yılına belirsizlikler ve kaos içinde başlanıyor. On yıllık yönetimin beş bakanı, onlarca değişiklikle eğitimi tam bir kargaşa içine soktular. Bu bakanların tek ortak yönleri var: kör topal işleyen eğitim dizgesini bozmak, dağıtmak. Yerine koyduklarını öne sürdükle ilkesiz, kuralsız ve araştırmaya dayanmayan uygulamaları daha uygulanmadan değiştirmek. Bu yaklaşımın adı nereden bakarsanız bakın yalnızca bozmaktır.
Aynı hükümetin bakanları olmalarına karışn birbirlerini tamamlamak, yanlışları doğrularla değiştirmek yerine, her bakan yanlışı daha büyük bir yanlışla düzeltmeye kalkıştı. Yetmedi aynı bakan bir gün içerisinde kendinden menkul yetki ile öne sürdüğü bir yöntemi ertesi gün yanlışın boyutunu büyüterek değiştirdi. Yıllar süren bu çabalardan sonra öğretim eğitim etkinlikleri tanınmaz, izlenemez ve güvenilmez duruma geldi.
Özellikle SBS velilerin, şaşkın, kızgın ve umutsuz duruma düşmelerine neden oldu. Bir yanda herhangi bir okula kaydını yaptıramayan yüz binlerce öğrenci, öte yanda boş kalan kontenjanlar. Bu belirsizliklerin öğrenci ve veliler üzerinde yarattığı sıkıntı yetmiyormuş gibi mahallelerinde evine en yakın okula gidemeyecek öğrenciler, ailelerine her ay yüklü tutarda servis ücreti yükü getirecek. Ayrıca yollarda yitireceği zaman da başka bir yük olacak.
Geçen yıl imam hatip okullarında yığınla boş kadro olmasına karşın bu yılda okul dönüşümlerinin sürdürülmesinin anlamı nedir? “Biz dindar ve kindar nesiller yetiştireceğiz. Bizim ölçütlerimize uymayanlar kendi eğitimini kendi üstlensin,” demektir. İyi de bu yapılan, kamu okullarının gasp edilmesi değil mi? Halkın okullarını halk çocuklarına nasıl kapatırsınız?
Geçmiş yıllarda okulsuz öğrencimiz olmadığı gibi, kırsal kesimde ki kimi okullar taşımalı eğitim gerekçesi ile kapatılmıştı. Şimdi ne oldu, okullar nereye gitti de çocuklarımıza mahalle ya da semtlerinde okul bulunamıyor? Öğretim eğitime darbe vurma, okulların işlevlerini değiştirmek suretiyle yozlaştırılması kimsenin gözünden kaçmıyor. Bir gün bunların geri dönüşü gündeme gelirse hiç kimsenin barıştan, demokrasiden ve birlikte yaşamanın gereklerinden söz etme hakkı olmaz. Eğitimi sınava endeksli olmaktan çıkarmak adına getirilen yeni sistemle 36 sınav önerilmektedir. Bu durum hem sınava endeksliliği yoğunlaştıracak hem de dershanelere daha çok gereksinme duyulmasını getirecek.
Genel liselerin kaldırılması, SBS’yi kazanamayan öğrencilerin isteklerine bakılmaksızın imam hatip lisesi ya da meslek lisesi seçeneği ile karşı karşıya kalması bir dayatmadır. Genel liselere dokunulmamalı. İmam hatip lisesi açılmak isteniyorsa savaş sanayisine ve başka ülkelerin muhalif güçlerine akıtılan paralarla gerektiği denli imam hatip lisesi açılabilir.
Eğitim kurumlarını, meslekten olmayan, insan ve yurttaş yetiştirme felsefesinden yoksun, niteliksiz sözde eğitimcilerin elinden kurtarmak herkes için kaçınılmazdır. Akşamdan sabaha değiştirilerek getirilen önerilerin hiçbir eğitim bilimsel temeli ve altyapısı yok. Eğitimcilerin örgütleriyle, eğitim uzmanlarıyla ve bu etkinlikte taraf olan, yapılan işlerden doğrudan etkilenen öğrenci, öğretmen ve velilerle görüşmeden alınan kararların elbet ayağı yere basmayacaktır.
Tıpkı, Milli Eğitim Bakanının “Her okulda bir iki iyi öğretmen var,” demesi gibi. Sayın bakan hangi ölçüte dayanarak, hangi araştırmadan yola çıkarak böyle bir açıklama yapıyor, anlamakta zorlanıyoruz. Oysa bizim bildiğimiz öğretmenlerimizin hepsi iyidir. Yalnızca yöneticilerinin eğitim alanı ile ve topluma saygı ile tanışıklığı yoktur.