Öğrencilerin ve velilerin beklediği yüz yüze eğitim başladı. Ama dertleri de başladı.
Özlem hanım, oğlunu iyi okula yazdırmak için yollara düştü.
Bizim oğlan büyüdü, okula gitme zamanı geldi. Kız ile aynı okula gitsin istedik.
Yetkililer, “en iyi okul en yakın okuldur” diyor. Doğru okul yakın, ama iyi değil. Üç yıldır önünden geçiyorum, badanası eskimiş, bahçesi bakımsız, Kapıda güvenlik var, çocuklara bağırıyor. Hatta dövdüğünü söylüyorlar. Sınıflar çok kalabalık. Bir de öğretmen çok durmuyor. Hemen merkeze gidiyor. Pandemide çocuğunu riske atamam. Anlayacağınız okul hoşuma gitmiyor. Kızımı daha önce torpille ve bir miktar bağışla merkezdeki okula yazdırmıştım. Oğlumu da beraber gitsinler diye, aynı okula yazdırmak istedim. Ama başıma neler geldi, neler?
- O okul bizim bölgede değilmiş, müdür bey kayıt etmek istemedi. Ben ısrar ettim. Dedim ki, kapıda birçok servis var, bunlar nereden geliyor. Bizim mahalleden bile birçok çocuk buraya gelip, gidiyor. Hani en iyi okul, en yakın okul idi. Sizin burada bölge yok mu? Ben de buraya yazdıracağım.
- Mademki istiyorsun, sen de onlar gibi yaparsın.
- Onlar ne yaptı?
- Bak, onlar yüklü bir bağış yaptı. Sonra gittiler muhtardan bu bölgede bir yerin adresine taşınmış gibi ikamet aldılar, bende kayıtlarını yaptım. Dediğin doğru, burada okuyanların çoğu dışarıdan geliyor. .Bu bölgede olsa bile ben hepsinden kayıt parası alıyorum.
- Hani bakan açıklama yaptı ya, kayıtlarda para alınmayacak diye.
- Bakan, başbakan, vali ve kaymakam hepsi açıklama yapar, yazı gönderirler. Ama para göndermezler. Bu işler lafla değil, para ile dönüyor.
- para istemiyor musunuz?
- İstetmiyorlar ki, Milli Eğitim Müdürü toplantılarda, “herkes kendi işini kendisi görsün” diyor. Daha onlar bizden para istiyor. Neymiş? Bayramda tören parası. Neymiş? Plaket parası. Neymiş? Şölen parası. Daha bir de onları besliyoruz.
– Burası devletin okulu, giderlerini devletin karşılaması gerekmez mi?
– Sen öyle bil. Biz yazılanları değil, yaşadıklarımızı biliriz.
– Okulda hizmetli yok. Üç tane sözleşmeli temizlikçi tuttuk. Kapıda siz girerken gördünüz, güvenlikçi var ya, onun da parasını biz veriyoruz. Elektrik, su paraları da bize yükleniyor.
– Kapıda güvenlikçi görmedim.
– Vay üçkâğıtçı, benim sayısalı yatırmaya gitti, daha gelmedi mi? Kendisi de oynuyor, sanırım kendisininkini orada dolduruyordur?
– Kaç para vermem gerekiyor?
– Valla, bu yıl giderlerimiz daha fazla, okulu badana yapacağız, yeni teknoloji sınıfı oluşturacağım, odayı yenileyeceğim ve öğretmenler odasına koltuklar alacağım. Bunlar şimdiki ihtiyaçlar.
– Hepsi bizim sırtımızdan mı çıkıyor? Ben de kız için gönderdiğim katkı paylarının nereye gittiğini merak ediyordum.
– Haa, bu yıl katkı payını artıracağım. Fotokopi parasını artıracağım.
– Müdür bey. İlköğretim parasız ve zorunlu deniyor. Siz para toplamakla uğraşıyorsunuz. İşletme müdürü gibi olmuşsunuz.
-Ne yapalım yani, bırakalım mı? Ben otuz yıldır, müdürüm. Bu okulu herkesin tercih ettiği bir okul yaptım. Neyle, bakanlık mı verdi sanıyorsun? Bu koltuğu bile bir velimiz aldı.şu mescidi de yeni yaptırdık.
– Bakan özel okullara o kadar kıyak geçiyor. Neden bu okullara ödenek ayrılmıyor?
– İyi ki kitapları bedava dağıtıyorlar.
– Okullara kitap veriliyor. Ama biz kitaplarla yetinmiyoruz. Bir taraftan dergi alıyoruz, test kitabı alıyoruz, bir taraftan da yeni müfredat programı nedeniyle çalışmaları öğretmenler fotokopi yapıyor, onun parasını veliden ayrıca alıyoruz.
– Kızımdan biliyorum, müdür bey. Burası özel okul gibi oldu. Servis ücretlerine de zam geldi.
– Şimdi siz kayıt yaptıracak mısınız?
– Ne yapayım? Çocuğumun geleceği için kayıt yaptıracağım.
– İyi, o zaman kime, yani hangi öğretmene vermek istersiniz? Çocuğunuzun ilgisi var mı?
– Haa, kızın hangi sınıfta?
– 3/A sınıfında
– Evet, o sınıf iyi, öğretmeni çok çalışkan hiç izin almaz, rapor kullanmaz, planlı, programlıdır.
– Oğlum da ilgilidir.
– O zaman Hasan Hocaya yazdıralım. Hasan Hoca burada bir numaradır. Onun öğrencileri sınavlarda hep başarılıdır. Bu yıl 1. sınıfları okutacak.
– Olur, müdür bey, ben de öyle öğretmen istiyorum. Onun için bu kadar para ve zahmete katlanıyoruz.
– Paraya dayanacaksın. Zaten buraya fakirin çocuğu gelemez. Bende almam. Onlarla mı uğraşacağım, para veremez, iyi giydiremez, çocuk aç gelir, buradan bir şey alamaz. Kendisine bakamaz. Kursa gidemez. Yani uyum sağlayamaz.
– Demek okullar artık gelire göre ayrıldı. Bizim oradaki okulun fakirlerin okulu olduğu belli, Bakımsız. Biz de zaten bu tarafa taşınmayı düşünüyoruz, oradaki evi satmak istiyoruz. Ama alan yok hepsi fakir, işi yok, çalışmıyorlar.
– Muhtara git benim selamını söyle o anlar, sana bir ikamet belgesi versin, sonra bana gel.
– Tamam, müdür bey.
Ertesi gün özlem hanım müdürün odasına gelir.
-Tamam şimdi sen bana … tl öğretmen parasını ver.
-İçeride okul aile birliğinden yöneticiler var. Oraya git, sana banka hesap numarası verirler, oraya …. YTL yatır, dekontu getir, kayıt yapalım.
– Müdür bey, …. YTL çok.
– Biz daha fazla alıyoruz. Hasan Hoca için çok değil, herkes ona vermek istiyor. Bizde ona göre fiyatı belirliyoruz. Ablası da burada olduğu için az istedim.
– Bunun belgesi var mı?
– Canım böyle şeyin belgesi olur mu?
– Bankaya ne diye yatıracağım?
– Onlar biliyor. Bağış diye yatıracaksın.
-Bağışsa istediğim kadar yatırayım müdür bey .
– Öyle olmaz. 10–50 YTL’ye öğrenci almam buraya. Kalitesini düşürür. Burası kaliteli okuldur. Bak kalite belgesi de var. Bunun için kimlerle görüşmedim, kimlere yemek vermedim, bunların hepsi para.
– Neyse, çocuğum için katlanacağım.
– Elbette katlanacaksın. Kim demiş ” eğitim bir haktır” diye. Eğitim bir fırsattır. İmkânı olan yararlanır. Herkesi okutmak zorunda değiliz ki.
Ee, ne diyelim. Sadece çocukları değil, özelleştirmecileri de eğitmek gerek.
Orhan Yüce