Sınavsız eğitim mümkün

0
873

Eğitimin tüm insanların yaşamında önemli olduğunu açıklayan Öğrenci Velileri Dayanışma Derneği Başkanı Orhan Yüce, anlatma ve dinlemeye yönelik eğitimin planlama, araştırma, gözlemleme ve deney yapmaya yönelik olması gerektiğini söyledi
NİLGÜN TAZE / ÖZEL HABER

Toplumun tümünü ilgilendiren eğitim, Türkiye’nin geleceğini belirleyen en önemli hizmet alanlarından biri. Eğitim sadece bireyin ihtiyaçlarını değil, ülkenin ve toplumun da ihtiyaçlarını göz önüne almak zorunda. Bu nedenle iyi bir planlama yapılıp yine iyi bir uygulamanın yapılması gerekiyor. Mevcut eğitim sisteminin en büyük problemlerinden birini ise sınav sistemi oluşturuyor.

Gerek liseye geçiş gerekse üniversiteye geçiş sınavlarının hem veliler hem de öğrenciler için korkulu bir rüya haline geldiğini açıklayan Öğrenci Velileri Dayanışma Derneği (ÖVDER) İzmir Şube Başkanı Orhan Yüce, Cumhurbaşkanının TEOG’u istemiyoruz kaldırılsın demesiyle Milli Eğitim Bakanlığı yeni bir sınav sistemi aramaya başladı. Daha her şeyi ayrıntılı ve net olmamakla birlikte yeni bir sistem ortaya çıkartıldı. Bu sistem de 600’e yakın okul için sınav yapılacak ve diğer okullara öğrenciler tercihle girecekler. Mahallesindeki 9 okuldan 5 tercih yapan öğrenci, bunlardan birisine yerleştirilecek ama nasıl? Okullar arasında çok farklılıklar varsa nasıl olacak? Her veli çocuğunun iyi okula gitmesini isteyecek ve sınava girmesi için geçmişte olduğu gibi, çocuğuna ek dersler aldıracak dedi.

 

 

 

 

 

OKUL FARKLILIKLARI

1 milyon 200 bin öğrenci içinden yüz yirmi binin içine girebilmek için çocuk ve velilerin üstüne kaldıramayacakları bir sorumluluğun yüklendiğini ifade eden Yüce, Ne yazık ki bakanlığında kabul ettiği gibi okullar arasında çok farklılıklar var. Kenar yerlerden merkeze öğrenciler kayıt ediliyor. Merkez okullarının önleri servis araçlarıyla doluyor. Merkezdeki okullarla kenardaki okullar, velilerin iyi para verdiği okullarla paranın toplanamadığı okullar arasında çok fark var. Okul için, öğretmen için mahalle değiştiren, sokak değiştiren çok veli var. Okullar arasında böyle farklılıklar olduğu sürece bazı okullarda yığılmalar olacak, ya da öğrenci istemediği okula gitmek zorunda kalacak. Bu da velilerimizin büyük kaygısı açıklamasını yaptı.
Orhan Yüce - Öv-Der İzmir Şube Başkanı
DEVLET OKULLARINA DESTEK

Yüce, kaynakların öncelikle devlet okullarına aktarılması gerektiğini ifade ederek şu ifadeleri kullandı: “Milli Eğitim Bakanlığı bu yıl özel okula giden 340 bin öğrenciye destek parası veriyor. Ama devlet okullarına yani kendi okullarına öğretmen maaşından başka ödenek göndermiyor. Yük velilerin sırtına yıkılıyor. Eğer Milli Eğitim Bakanlığı okulların ihtiyaçlarını sadece veliye bırakmaz, eğitime ayrılan ödeneği direk okulun ihtiyaçları için harcarsa okullar arsındaki farklılıklar zamanla azalarak ortadan kalkar. Bu durumda sınava gerek kalmaz, her öğrenci istediği okula kaydını yaptırabilir. Böylece hem veliler, hem öğrenciler hem de bakanlık büyük bir yükten kurtulmuş olur. Bu mümkündür ve bakanlık da böyle bir geçişi yapacağını belirtti.

SİSTEM SORGULANMALI

Yüksekokula giriş sınavlarında da yeni bir uygulama yapılacağını açıklayan Yüce, sorular için formüller verileceğini ve öğrencinin algı ve düşüncesi ile sorunun cevabını bulacağını söyledi. Uygulamanın güzel bir uygulama olduğunu ancak sistemin sınavın başladığı ilkokuldan başlatılması gerektiğini belirten Yüce, “Öğrenci sınavda yeni yöntemler aramasın, sistemi bilerek sınava girsin. Zaten ansiklopedik bilgilerin çocuklara aktarılması eğitim değildir. Eğitim, çağın ve yaşamın ihtiyacı olan bilgileri öğrencilerin kendi çabalarıyla öğrenmeleri ve bu ortamın okul tarafından sağlanmasıdır. 4+4+4 sistemi tekrar gözden geçirilmesi gerekiyor. 2012 de çıkartılan 4 ilkokul, 4 ortaokul, 4 lise uygulaması, eğitimde yeni problemler de getirdi. Öncelikle ilkokula başlama yaşı düşürülünce sınıflarda yaş farklılıkları ortaya çıktı” şeklinde konuştu.

ÇAĞA UYGUN EĞİTİM

60-66-72 aylık çocukların aynı sınıflarda eğitim görmeye başladığını ve bunun sonucu olarak öğrenme ve anlama farklılıkları oluştuğunu açıklayan Yüce, 4 yıllık ilkokul sonucu ortaokulda, çocuk daha okuduğunu anlamaya geçmeden birden fazla öğretmenden ders almaya başladı. Lise devamsızlıkları arttı. Açık lise öğrencileri de arttı. Seçmeli dersler konusu da istenilen düzeyde değil, birçok seçmeli dersin öğretmeni olmadığı için öğrenciler okul yönetiminin belirlediği dersleri almak zorunda kalıyor. Müfedatın içi çağın ihtiyaçları ile doldurulmalıdır. Biz eğitimde çok değişiklik yapıyoruz. Halbuki eğitimin ürünü insan olduğu için, eğitimde deneme olmaz. Uzmanlar ve eğitimcilerin çalışmaları sonucu uygulamaya konulacak sistem pilot uygulamalarla genelleştirilmelidir ifadelerini kullandı.

AMAÇ SINAV DEĞİL

Yüce, eğitim içeriğinin bilimsel, teknik ve çağın ihtiyaçlarına uygun bilgilerle doldurulması gerektiğini belirterek, Ülke kalkınmasını sağlayacak değerlerle çocuklarımız donatılmalıdır. Eğitimde, Finlandiya eğitim sisteminden çok örnek veriliyor. Finlandiya ‘Daha fazla oyun daha fazla ders’ diyor. Dersler oyun içerisinde öğreniliyor. Sınav amaç değil. 7 yaşından önce okula başlamıyorlar ve 16 yaşında zorunlu eğitim bitiyor. Öğretmenler kolektif çalışıyorlar. Biz bunların çok uzağındayız. Bizim eğitimimizde hep anlatma ve dinleme ön planda oluyor. Halbuki planlama, araştırma, gözlemleme ve deney yapma gibi uygulamalar asıl olmalıdır” dedi.

Yüce, öğrenci velileri olarak eğitim sisteminden neler beklediklerini ise şu şekilde açıkladı:

1- Sınavlar kaldırılmalıdır. Sadece özel yetenek isteyen sınavlar yapılmalıdır.

2- Ders kitaplarının içeriği doldurulmalı, veliler yardımcı kitap ihtiyacı ile ikinci bir masraf yapmamalıdırlar.

3- Derslerin içeriği çağın ihtiyaçları olan bilgilerle doldurulmalıdır.

4- Okulların ihtiyaçlarını devlet ödeneklerinden karşılanmalı, okular arasındaki farklılıklar kaldırılmalıdır.

5- Öğretmenlerimizin yeni bilgileri öğrencilerimize verebilmeleri için hizmet içi eğitimden geçirilmelidirler.

6- Okul bahçeleri oto park değil, çocuklarımızın oyun alanı olmalıdır.

7- Her okulumuzda laboratuar, kütüphane olmalıdır.

8- Okul servisleri çok sıkı denetlenmeli, mümkün olduğu kadar öğrenci kendi mahallesindeki okula kaydını yaptırmalıdır.

9- Okul öncesi eğitim zorunlu hale getirilmelidir.

10- Eğitimdeki değişim ve dönüşlerinde velinin de görüş ve istemleri alınmalı, veliler değişimlerde bilgilendirilmelidir.

TÜRKİYE SONDAN DÖRDÜNCÜ SIRADA

Türkiye, OECD’nin yıllık eğitim endeksine göre 2017 yılında sondan dördüncü oldu. Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü’nün (OECD) yıllık raporunda, Türkiye, 38 OECD üyesi ülke arasında 35. sırada yer aldı. OECD’nin eğitim endeksinde, Finlandiya listede ilk sırada yer alırken, Estonya, Danimarka, Polonya ve Avustralya sırayla onu izledi. Sondan dördüncü sırada yer alan Türkiye’yi Güney Afrika, Brezilya, Meksika takip etti. ABD ve İngiltere, kıta Avrupası ülkeleriyle aynı seviyede, Yeni Zelanda, Avustralya ve Japonya’nın ise gerisinde kaldı. OECD’nin yıllık olarak yayımladığı rapor, eğitim süresi ve öğrencilerin yetenek ve donanımlarının yanında, 25 ila 64 yaş arasındaki yetişkinlerin lise ve üstü eğitim olanaklarına erişimi gibi ölçütleri ele aldı. Rapor, yükseköğretimdeki cinsiyet eşitsizliği ve eğitimde sosyal eşitsizlikleri de mercek altına aldı.


Türkiye’de lise mezunlarının ortalaması yüzde 36 olarak belirlenirken, OECD üyesi ülkelerin karşılaştırıldığı raporda, Türkiye’de ortalama eğitim görme süresi OECD ortalamasının da gerisinde kalarak 16.9 yıl olarak tespit edildi. Türkiye’de ortalama beklenilen eğitim görme süresi 16.9 yıl. 25-64 yaş arası lise mezunlarının oranı, yüzde 36. Bu oranlar ise OECD ortalamasının altında. Raporun sonuçları, yükse öğretimdeki başarının bir ülkenin eğitim sisteminin kalitesine denk gelmeyebileceğine ilişkin ipuçları da veriyor. OECD raporuna göre, dünyanın üstün başarılı öğrencilerinin yetiştiği bilinen Güney Kore ve Singapur gibi ülkeler, üniversite sıralamalarında ortalamanın da altında kalarak İngiltere ve ABD’deki üniversitelerin gerisinde görünüyor.

EĞİTİMDE KIZ ÖĞRENCİ KATILIMI

OECD’nin raporunda, eğitimdeki cinsiyet ayrımının öğrencilerin çalışma alanlarına da yansıdığı da belirtildi. OECD bölgesinde Şili ve Lüksemburg dışındaki üye ülkelere bakıldığında kız öğrencilerin başarı ortalaması erkek öğrencilere göre çok daha yüksek. Raporda, sonuçları incelenen kız öğrenciler ortalama 501 puan alırken, erkeklerin ortalaması 493’’te kaldı. Rapora göre, OECD üye ülkeleri arasında ortalama öğrenci puanı 497. Rapor aynı zamanda, Türkiye’nin matematik, okuma ve bilim alanlarında 2003’den beri uygulanan OECD Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı (PISA) okuma testinde önemli gelişme gösterdiğini de ortaya koyuyor. Buna göre, 2003’te Türkiye’nin puanı 423 olarak belirtilirken, bu rakam 2012’de 448’e yükseldi. Bu ilerleme, daha çok yüksek sosyo-ekonomik ve eğitimsel ihtiyaçları olan öğrencilerde görüldü. Türkiye’de ortalama bir öğrencinin aldığı PISA puanları ise, 497 olan 2016 OECD ortalamasının altında kaldı. Türkiye’de kız öğrencilerin eğitime katılımı OECD sıralamasının sonlarında yer alıyor. Kız ve erkek öğrencilerin not ortalamaları arasındaki bu açıklık, Estonya, Finlandiya, Fransa, Yunanistan, İzlanda, İsrail, Letonya, Norveç, Polonya, Slovenya, İsveç, ve Rusya gibi ülkelerde de, OECD ortalamasının üstünde. Cinsiyetler arası bu açıklığın en yüksek olduğu ülkeler arasında, Türkiye de var.

İlksesgazetesi/İZMİR